Lilypie First Birthday tickers

Lilypie Third Birthday tickers

Pages

Wednesday, June 1, 2011

''Bir Film Eleştirmeni Olarak My Little World''

   Uzuuun bekleyişimiz sürmekte..Öyle uzun geldi ki bana bu hamilelik,sanki doğduğum günden beri hamileyim.Neyse ki tünelin sonundaki ışık görünmeye başladı yavaş yavaş.Çocuğu olan herkes,bunlar iyi günlerin dese de hamileliğin ağır sorumluluğunu üstlenmektense bebek büyütmeyi tercih ederim.Tamam çok zor ama eninde sonunda olacak zaten,bir an önce olsun istiyorum artık.Sürekli ;''böyle yatsam rahatsız olur mu,şöyle otursam bir yerine zarar mı veririm,internet demek radyasyon demek girmemeliyim çok,bir fincancık kahve içsem bir şey olmaz heralde'' diye diye kafayı yemek üzereyim zira:)
  Neyse bu bir hamilelik yazısı olmayacaktı ama tutamadım kendimi yine..Geçen hafta izlediğim filmlerden bahsetmek için gelmiştim aslında ben:
          
  • İlki, The Social Network.Bildiğiniz gibi Facebookun kuruluşunu anlatıyor bu film.Filmden aklımda kalanlar:Amerikalılar gerçekten çok hızlı konuşuyor,baştan altyazısız izleyeyim dedim,sonra gururu bir kenara bırakıp altyazıyı açtım,fark ettim ki altyazılara bile yetişemiyorum.Sorun bende mi diye internette bir dolaştım filmden sonra,konuşmaların hızı konusunda herkesin aynı fikirde olduğunu görünce içime su serpildi.Sonra,Harvard Üniversitesi çok da matah bir yer değil.Garip bir yer,lisedeki gibi çok popüler olanlar ve onlara katılmaya uğraşan ezikler var.Bizim üniversitede hiç görmediğim bir şeydi bu, çok şaşırdım.Koca koca insanlar yahu!Bu bakımdan biraz Ferihanın okuluna benziyordu:)Öyle oscarlık bir film gibi gelmedi bana açıkçası.Filmi izleyince ülkemizde sadece İsmail YK'nın facebooku kuruluş amacına uygun kullandığını öğrenmiş oldum.Çünkü herkes eski arkadaşlarını bulmak için kullanıyor ama adamlar sadece kız düşürmek için kurmuşlar siteyi.Bir de Mark Zuckerberg (sakırbörg diye okunuyormuş bu arada)gerçekten iğrenç bir adammış,bariz fikir hırsızlığı yaparak dönmüş köşeyi.Allahından bulsun diyorum kendisine:))
                
  • İkincisi:İncir Reçeli.Afişi çok ilgimi çekiyordu ne zamandır,bir de Facebook'ta artan hayran listesini görünce alayım izleyeyim dedim.Film bir çok filmin harmanı gibiydi,farklı olayım derken iyice başka filmlere benzemiş bana göre. Kızın saç renginin ve  modelinin sık sık değişmesi,çılgın olması ,adamın ağırbaşlılığı bakımından Eternal Sunshine'a (Sil Baştan);mekanların güzelliği,insanların entelliği ,çok güzel müzikler barındırması bakımından Issız Adam'a;taraflardan birinin amansız hastalığı,fotoğraf hikayesi  sebebiyle Aşk Tesadüfleri Sever'e ve çoooook zorlama bir yanlış anlama sahnesiyle dünya üzerindeki tüm romantik komedi filmlerine ve hatta pembe dizilere benziyordu.Haksızlık etmek istemem,güzel müzikleri,güzel insanları,güzel İstanbul'u izlemek çok keyifliydi,akıp gitti,sıkıcı değildi kesinlikle ama sonrasında oturup düşününce çok özgün,çok derinlikli gelmedi bana.

  • Üçüncüsü ise Les Petits Mouchoirs (Küçük Beyaz Yalanlar)isminde bir Fransız filmi.Çok yeni bir filmmiş aslında ama ben hiç duymamıştım,tesadüfen aldım.Dünyanın bütün kültürlerini,insan ilişkilerini,insanların evlerini,yemeklerini merak eden biri olarak Türk ve Amerikan filmleri dışında bir film izlemeyi çok seviyorum.Açık unutulmuş pencereden içeriyi seyretmek gibi (ki bunu da çok severim,eşim sürülkleyerek götürür böyle evlerin önünden:))...Arkadaşlık ilişkilerini sorgulayan bir film ama bunu sıkıcı,boğucu ağır bir biçimde yapmıyor.Tatilde geçen bir film olduğundan çok hafif bir şekilde yapıyor.Tuhaf bir grup arkadaş içlerinden birinin davetlisi olarak yazlığa gidiyorlar,hepsinin hikayesi ilginç ve hepsi ayrı ayrı anlatıldığı için film benim postlar gibi biraz uzun:))tam 2,5 saat sürüyor.Lakin dediğim gibi,sıkıcı değil.Uzuun yaz öğleden sonraları,deniz,güneş,uzun masalarda yenen kalabalık yemekler,keyifli sohbetler,sevimli çocuklar,serin akşamüstleri,tekne gezileri derken vakit uçup gidiyor.Senarist insan psikolojisinden çok iyi  anlıyor,çok güzel anlatmış herkesin ruh halini.Oyuncular da çok başarılı,izlenesi bir film bence.
     Film eleştirilerime burada son veriyorum efendim.Hamilelik yazılarıma ise 2 hafta kadar devam edeceğim kısmetse:))

2 comments:

  1. "Dünyanın bütün kültürlerini,insan ilişkilerini,insanların evlerini,yemeklerini merak eden biri olarak Türk ve Amerikan filmleri dışında bir film izlemeyi çok seviyorum.Açık unutulmuş pencereden içeriyi seyretmek gibi" çok sevdim bu cümleleri ve tam da böyle hissediyorum:)

    sevgiler.

    ReplyDelete
  2. ne güzel böyle hissetmeniz,böyle hissetmemiz.Yoksa,insanı meraklandıran,heyecanlandıran,hayal kurduran bir şeyler olmasa hayat çok sıkıcı olurdu:)

    ReplyDelete

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...