Lilypie First Birthday tickers

Lilypie Third Birthday tickers

Pages

Thursday, November 24, 2011

Bir Daha Hiç Kitap Okuyamayacağımı Sanmıştım:)

     Melis'in doğumundan sonraki iki ay postnatal depresyonun dibine vurduğum için gözümün kitap falan göresi yoktu.Benim hayatım bitmişti,bundan sonra artık kitap falan okuyamazdım,bu çocuk hiç büyümeyecekti zaten ..Lohusalığın gözü kör olsun.İnsan öyle sanıyor:)Çok şükür ikinci aydan sonra  yavaş yavaş hayatımız düzene girdiği için kitapceğizlerime kavuştum.Şimdi son 3 aydır okuduğum kitaplar hakkında bir iki şey yazıp 'Ne okusam?' diye düşünenler varsa bir nebze olsun faydalı olmak istiyorum..(Kitleleri ardımdan sürüklediğim içün didaktik olayım dedim.Şaka maka 19 kişi oldu sevgili  izleyicilerim,çoook sağolunuz varolunuz:)Şimdi ciddiyetle kitaplara geçelim:



1.Uzun Beyaz Bulut Gelibolu/Buket Uzuner : Buket Uzuner'in kitaplarından çoğunu okudum.Çok güzel yazıyor ama bazen kitaplarının sonu çok tatmin edici olmuyor.Bu kitap öyle değildi çok şükür.Sonuna kadar keyifle okudum ve okumayı çok özlediğimi fark ettim..Çanakkale savaşı üstüne çift katmanlı bir kitap.Hem savaş zamanında yazılan mektuplarla ilerleyen bir hikaye var hem de 2000li yıllarda devam eden bir hikaye var.İkisi de akıcı,merak uyandıran,insanı içine alan hikayeler..Sıkılmadan okunuyor.Tavsiye ederim.
 Bir de kitapta geçen şuna benzer bir cümle beni çok etkiledi.Anzaklar haksız oldukları bir savaşta yenilen atalarının anısına hala sadakatle bağlıyken biz kendi ülkesini yedi düvele karşı çok zor şartlarda savunan haklı ve galip atalarımıza haksızlık ediyoruz.Çok haklı ve çok acı bir cümle bu.Melis'i kesinlikle Çanakkale'ye götüreceğim büyüdüğünde.Çanakkale küçümsenecek bir zafer değil.Hakkıyla kutlanmalı.



2.Hulki Bey ve Arkadaşları:/Yiğit Okur Açıkçası böyle bir yazar olduğunu bile bilmiyordum.Kardeşim annemle göndermiş.Başka  kitabım olmadığından okudum,yoksa adı pek cazip değildi.Akıcı bir kitap,kolay okunuyor.1950-70li yıllar arasında 4 arkadaşın hikayesini anlatıyor.Çok etkileyici bir kitap olduğunu söyleyemem.
Bence:Vaktiniz bolsa,yapacak işiniz yoksa okuyabilirsiniz





3.Merhaba Bebek/Sinem Olcay Kademoğlu: Geç bulduğum için çok üzüldüğüm bir kitap.Keşke hamileyken alıp okusaydım.Çok faydalı,ihtiyaç duyduğun tüm bilgiler var,tüm endişelerinin,korkularının açıklaması var.Lohusanın el kitabı resmen.Tanıdığım bütün hamilelere zorla alıp okutacağım.
Bence:Bebek bekliyorsanız  ya da bebek sahibi olmayı düşünüyorsanız mutlaka okumalısınız.





4.Babil Köpekleri/Carolyn Parkhurst:Bu kitabı da 2 ay önce falan D&R'ın ucuzluk köşesinden 4 liraya almıştım.İyi bir kitap olsa neden 4 lira olsun falan diye önyargılar geliştirmeyi de ihmal etmemiştim.Fevkalade yanılmışım.Genç bir yazarın ilk romanı.başka yazarsa onları da alacağım.Çünkü harika bir kitaptı.Çok heyecan verici bir hikayesi var.Paul Iverson adlı bir akademisyen,karısının ağaçtan düşerek öldüğünü ve bu olayın tek şahidinin köpeği olduğunu öğreniyor.Köpeğe konuşmayı öğreterek o gün olanları öğrenmek için çalışmaya başlıyor.Sonuna kadar zevkle okudum.
Bence:Okursanız seversiniz:)


  • Kitapçıda gezerken hiç İnci Aral okumadığımı farkettim.İnci Aral'ın Mor adlı kitabını aldım.Aslında üçlemeymiş ama diğerlerinin kapağını okuduğumda pek hoşlanmadım.Bu kitap ilgimi çekmişti.Cep boy,250 sayfa kadar okudum,gayet iyi gidiyor.Sırada İskender var..Çok heyecanlıyım:))

Monday, November 14, 2011

Burası Çok Güzel

    Ben hep çok meraklıydım;küçükken,büyürken,büyükken de tabii..Antenlerim hep açıktır seslere,kokulara,hikayelere,konuşulanlara,yazılanlara,temelde insanlara,hepsine..Şu blog işini keşfettiğim öyle iyi oldu ki..Tam bana göre burası..Gizlice kulak kabartmama,geçerken ne görebilrsem kardır deyip evlerin içine bakmama(:))) gerek kalmadı artık.İnsanlar evlerini,iç dünyalarını kendileri açıyorlar ve  sadece göstermek istedikleri kadarını  gösteriyorlar.Rahatsız olan,''sokağıma giremezsin,çekmeyin kardeşim'' diyen yok.Alan razı satan razı..Envai çeşit insan,envai çeşit hayat..Öğrendiklerim,aldığım ilham,hissettiklerim yanımda kar..
   Serkan nöbetçi vardiya amiri bu gece (her ay iki defa olduğu gibi),Melis de çirkeflik etmeden uyudu.Babasının olmadığını görünce kıyamadı bana sanırım..Ben de hamileyken ve doğumdan sonra ilk zamanlar hep yapmak istediğim gibi yüzüstü yattım yatağa(ne büyük mutluluktur bu Allahım:)),bloglardan bloglara atladım,keyiflendim.Bu anı ölümsüzleştireyim dedim.
Annem beni uyutup gidiyor,emziği pıt diye atıp uyanıyorum.Tam isabet yine!
     Bir aralar bir resim görüyordum bloglarda şimdi arayıp bulamayacağım -kızımınkiyle idare ediniz- ama öyle hissediyorum vee 'I am a happy blogger!'' diyorum henüz keşfedilmemiş bir blogger olarak..kih kih kih!

Thursday, November 10, 2011

Bizim Bayram

   Kurban Bayramı bu defa pek bayram gibi kutlanmadı bizim evde.Şeker toplamaya tek bir çocuk bile gelmedi..Haklı insanlar,ben de yollamam Melis'i tanımadığım kişilerin evine, Kayseri faciasından sonra...
     Ben yine de havaya girmeye çalıştım.Tamam memleketlere gidememiş olabiliriz ama sen artık anne oldun Nuray, bayram geleneklerini yaşatmalısın dedim.Arefe Günü deliler gibi temizlik yaptım.Cam çerceve,halıları kaldırdım,sildim,ovdum parlattım.Akşam yemeği itibariyle her yer dağılmıştı ama olsun..Denedim yine de..
     Bayram sabahı kalktık Melis'in ciyaklamasıyla:)Serkan saatini kapatıp uyuyakaldığını fark etti,üzüldü namazı kaçırdığı için.Ben de hanımı emzirdim güç bela,gazını çıkarttım.Gelen giden olmayacak biliyordum ama yine de Melis'i giydirdim güzelce.Serkan ekmek almaya gidecekti.Melis'i sarıp sarmaladım,verdim kucağına,bari dışarı çıksın kıyafeti ziyan olmasın diye.Kahvaltıdan sonra çocuğa elbiseyle eziyet etmenin anlamı yok deyip tekrar pijamalarını giydirdik,uyuttuk.
      Annelerle,babalar,abiler,ablalarla konuştuk.Anneme 'heves ettim,Melis'e bayramlık giydirdim ama gelen giden olmadı,ben de fırına yolladım babasıyla' dedim.Gülüştük.Yarım saat sonra halam aradı,onunla Arefe Günü konuştuğumuz için aramamıştım bayram sabahı.Ben  bir şey duydum,çok üzüldüm de ondan aradım dedi.Ay hayırdır n'olmuş dedim?Annemleri aramış,Melis'in fırına gittiğini duymuş çok üzülmüş:)Kendisi de eniştemin işi yüzünden iki çocuğunu Ankarada aileden uzakta büyüttüğü için derinden etkilenmiş kuzumun halinden..'Aah ne vardı sen burda otursan ya da ben orda,bakardım ben kızıma,yapayalnız büyümezdi' dedi,ağlaştık...
Basabiliyorum da azıcık
     Melis uyandıktan sonra karnını doyurup yakınlardaki bir alışveriş merkezine gittik..Çok eğlendi tosbağa..Biraz dolaşıp döndük eve.
Ayakta uyuyan kuzu
     İkinci gün yine aynı sabah telaşını atlattıktan sonra Melis'i giydirip Serkan'ın Gaziosmanpaşa'da oturan amcasına gitmek üzere yola çıktık.Geçtiğimiz bayram yaptığımız Edirne yolculuğundan sonra yaptığımız en büyük hataymış.Trafik korkunçtu,dur kalk dur dur dur şeklinde saatler sürdü gitmemiz.Melis ağlamaktan bitap düştü,koltuğunda oturmadı,kucağımda durmadı,oyuncaklara kanmadı,en son ayağımda sallayayım bari dedim.Derdi oymuş,dakikasında uyudu..Amcalarda herkesi yabancıladı,kucaklarına gitmedi ağladı.Serkan bayıldı bu duruma.Kızım beni tanıyor,bak bende ağlamıyor dedi durdu,çok gururlandı.Eve de aynı çileli yolculukla döndük.Yine ayakta uyutma suretiyle etkisiz hale getirdik fındığı.
    Dersimizi alamamış olmalıyız ki ertesi gün İKEA'ya gitmek üzere yollardaydık yine.Normal yol tıkalıydı,başka bir yol denedi Serkan,orası da tıkalı olunca amacımıza ulaşamadan yol üstündeki e-bebek mağazasını şöyle bir gezip eve geldik.
     Dördüncü gün yani bugün de Seysey Hanım ve eşi Onur Bey teşrif ettiler.Yeni gelin Seysey Hanım kayınvalide topraklarındaymış.Gezmiş eller öpmüş ve yurda dönmüş.Kızımın elini öpüp bir de üstüne harçlık verdiler.Melis Hanım hayatının ilk bayram harçlığını 9 Kasım 2011 günü yani tam beş aylık olduğu gün aldı:)Fark etmedi kendisi tabii ama olsun.Ben mutlu oldum..
  İşte böyle bitirdik bayramı.Serkan yarın (ve hayatı boyunca hiç durmadan)çalışacağı için erken yattı,Melis çingenesini de 1,5 saatlik uğraş sonucunda uyutabildim,cork cork emziğini emiyor şu an:)Ben de yatayım artık.Yarın eltimler geliyor memleketten.Silivriye geçmeden bize uğrayacaklar,haftasonuna kadar kalırlar büyük ihtimalle..İyi geceler günlük...

Wednesday, November 2, 2011

Bir Tuhaf Post

Hoşgeldin Kasım,
Öncelikle senden çok şey beklediğimi bilmeni isterim.Örneğin;
  • Ülkemizde artık bir şeylerin (herşeyin değilse de bir şeylerin)yoluna girmesi gerek;bu hükümetten,muhalafetten önce senin görevin.
  • Deprem bölgesindeki insanların evlerini karakış iyice bastırmadan yap.
  • Allah'ın belası teröristler artık lanet silahlarını bıraksın.
  • Hak eden hak ettiği cezayı alsın.Yargıçlar insanlık dışı sapıkları kılıfına uydurup salıvermesin.
  • Gerizekalı eski kocalar boşanmayı hazmedebilsinler,eski eşlerini rahat bıraksınlar..Bu konuda da bir şeyler yaparsan sevinirm.
Kendim için de bazı isteklerim olacak:
  • Melisin uykusu düzene girsin,emmesi de..Sen de çok iyi biliyorsun ki bunun için önce gazının bitmesi lazım.Lütfen artık gazı olmasın.5 aylık oldu nerdeyse artık sabahlara kadar ağlamasın gaz yüzünden.
  • Sonra internetteki  tuzu kuru,sütü bol,çocuğu lıkır lıkır emen annelere insaf ver.Mama vermek zorunda kalan annelere çocuğun kolunda sigara söndürmüş muamelesi yapmasınlar..Canını yakmasınlar..
  • Serkan daha az çalışsın.İnsanca saatlerde eve gelebilsin.
  • Ak tülbentli nur yüzlü bir teyze peydah olsun ve günde 1 saat ben Melise bakayım sen de yürüyüşe çık.Hem biraz nefes alırsın hem de şu göbeğin erir desin.Lütfen.
  • Ha bir de: 24 saat küçücük bir evde sürekli ilgi bekleyen bir bebekle yaşayan,emzirmek için her yolu deneyen(ayakta,koşarak,yatarak,bangır bangır müzik açarak,uyutarak)ama yine de bebeği düzgün emmediği için kendini suçlayan,sürekli süt sağan,yetiştiremeyen,mama verince kendini suçlayan,kocası hep geç gelen,havalar soğuduğu için bebekle sokağa da çıkamayan,şu koca şehirde gidecek tek bir akrabası olmayan,sevdiği herkes çok uzaklarda yaşayan,lohusalığı uzun sürmüş,uykusunu alamamış anneler saçmalayabilir bazen.O zaman onları affet sevgili Kasım...

Thursday, October 27, 2011

Kara Ekim

Çok şükür ki bebekler haberleri anlamıyor..
2010-2010 yani 20 Ekim 2010, bir bebeğimiz olacağını öğrendiğimiz gündü.Bu evde ondan ilk kez bahsedilmesinin yıldönümünde kızıma bir mektup yazacaktım falan.Ama bu ekim öyle şeyler oldu ki bende ne yazacak ne okuyacak heves kalmadı.Önce 24 askerimizin Hakkari Çukurca'da  şehit edilmesi içimizi acıyla, nefretle doldurdu.Onun acısı geçmemişken  Van Depremi..Enkaz altında kurtarılmyı bekleyen insanlar,kurtulan ama yanlış müdahale nedeniyle hayatını kaybeden insanlar;evlerini barklarını,en yakınlarını kaybeden insanlar..Bu soğukta çadırda yatan,hatta onu da bulamayan insanlar,hayatlarının baharında gurbette ölen gencecik öğretmenler..Kilometrelerce öteden gelip enkaz başındabekleyen ,hastane hastane evladının ölüsünü dirisini arayan aileler,annelerini kaybeden bebekler,bebeklerini kaybeden anneler...Haberleri izleyip izleyip ağlıyorum...Kara Ekim, kabus gibi çöktün evimizin,ülkemizin üstüne..Ama az kaldı bitmene..Çek git...Bir daha da böyle kötü günler yaşamayalım inşallah!
 (Bu arada Melis hala düzgün emmiyor.Geceleri 1 kez uyanıp,emip tekrar uyuyordu ama artık her saat başı uuyanıp ağlıyor.En fazla 2 saat deliksiz uyuyor.Sağ göğsümü emmeyi tamamen bıraktı,20 gündür sağarak veriyorum.Sağınca da onun emdiği kadar çok gelmediği için günde bir kez devam sütü veriyorum ek olarak.İnternette emmeyi reddeden bebeklerle ilgili yazıları okudum.Biri, kızının 8 ay boyunca sadece uyurken emdiğini 8.ayda gözleri açık emmeye başladığını yazmış,Çok mutlu oldum.Direneceğim,ne kadar inat etse de eşşek gibi içecek Melis Hanım anne sütünü en az 6 ay diyordum ama artık hedefim en az 8 ay!...

Tuesday, October 11, 2011

Süt Savaşları...

    Sonunda dört aylık oldu hanım kızım.Oldu ama benim de burnumdan getirdi..Son bir haftadır her sabah ağlayarak uyanıyor,gaz mıdır nedir bilemedim.Zaten doğduğu günden beri emme sorunu var.Hiçbir zaman iştahla uzun uzun emmedi.Ben emzirirken eşim kronometre tutuyor evde olduğunda,4 dakikayı geçerse oley çekiyordu.Emzirmek için göğsüme yatırdığımda hep ağlıyor,hatta sadece ben değil,geçen babam kucağına yatırdı onda da kıyameti kopardı,emzirecek sandı şaşkın:)Saatlerce emmese asla aramıyor.Hele baştan genzine falan kaçıyordu 2,dakikada öksürmeye başlıyordu ve asla bir daha almıyordu.2.aydan sonra yolunu bulmuştum,uyutup uyanmaya çalışırken emziriyordum,alıyordu sorunsuz.İte kaka 4.aya geldik ama 1 haftadır,uyandığında da almıyor.İlk sabah o kadar çok ağladı ki,panikten elim ayağıma dolandı,sağmaya çalıştım ama Melis yanımda ağlarken 20-30 ml ancak çıktı.5 saat olmuştu emmeyeli,mama verdim,deli gibi içti.Gün içinde bir daha huysuzlanmadı.Ertesi gün yine ağladı ama strese girmedim,ona emzik verip sağdım,120 ml falan çıktı bu sefer hepsini içemedi bile.O gün de gece almadı,mama verdim yine.Sonra her gün bir öğünde huysuzlanmaya başladı.
Benim huysuz köftem
 Çok canım sıkılıyor bu mama işine ama aç kalmasına da dayanamıyorum.Emmeyi bırakacak diye çok korkuyorum,daha çok küçük..Elimden geleni yapıyorum,başından ayrılmıyorum ben yokken uyanıverir de emmez diye..Ama ne yaparsam yapayım inadı tutunca almıyor işte..Bir bebek neden emmek istemez aklım almıyor.Beni sevmiyor olabilir mi diyorum,ama hayır kucağımda olmayı seviyor,yüzüne bakınca hemen gülüyor,odadan çıksam ağlıyor arkamdan,kalabalık yerlerde başkasının kucağında bile olsa bana bakıyor hep..Sütü sevmese diyorum biberonda verince lıkır lıkır içiyor,kaşığa da hemen ağzını açıyor.Sütüm mü yok diyorum ama haftasonu doktora götürdük,tartıldı 6870 gr olmuş,demek ki doyuyor karnı..Doktor kesinlikle mama verme diyor,gelişimi iyiymiş.Kolaysa gel sen emzir diyeceğim önümüzdeki ay.Doktorun yapma dediği yaptığım için de kötü anne gibi hissediyorum kendimi..Resmen savaşıyoruz her seferinde,dün emzirmeye çalışırken ablam aradı,tabi evde kıyamet kopuyor,telefonu açtım ablam şok oldu,işkence mi yapıyorsun çocuğa diyor.Ne bu çocuğun derdi anlayamadım.Kime sorsam ne zaman göğsümü versem alıyor diyor ,20-25 dakikalardan,göğüste uyuduğundan bahsediyorlar,bizimkinin rekoru da 7 dakika..Allahım sen bana sabır ver,hiç değilse 6 ay anne sütü alsın kızım...

Thursday, August 4, 2011

Geçti

Melisim 1 aylık
 Çok şükür lohusalık denen, hiç geçmeyeceğini sandığım o korkunç,o berbat  dönem geçti.Kızım bugün 56 günlük, önümüzdeki salı tam 2 aylık olacak kısmetse.Uzun uzun doğumu ve sonrasını anlatmak istedim aslında ama bir türlü fırsat olmadı.Oysa yaşadığım her şeyi kaydetmek istiyordum,yataktan destek almadan 5.gün kalktım,ayağımdaki ve yüzümdeki şişlikler 4.gün indi falan diye notlar alıyordum kafamdan.Çoğunu unuttum Melis'in gürültüsünden.Hatırladıklarımı daha sonra uzun uzun yazmayı planlıyorum ama şimdi değil.
 Kayınvalidem buradaydı doğumdan beri.Melis 36 günlükken Silivriye eltimlere gittik,45 günlük olduğunda biz döndük,kayınvalidem kaldı,bir hafta deneme süresi verdi bana,eğer bakabilirsen ben artık memlekete döneyim,bakamazsan gelirim yine dedi.İlk gün çok zor olsa da bakabildim çok şükür.Artı Melisi tek başıma yıkayabiliyorum,biraz zor olsa da tek başıma sokağa çıkarabiliyorum.Sokağı pek sevmiyor gerçi,iki kere çığlıklar atarak ağladığı için apar topar geri döndük..Evin yakınındaki parka götürüyorum araba koltuğunda keyfi yerindeyse uyuyor,değilse mızmızlanıyor biraz.Alışacağız inşallah yavaş yavaş.Bugün doktora götürdüm,kalça ultrasonu çekildi,normalmiş,bir şeyi yokmuş.
Melis çok gazlı bir bebek,nerdeyse hiçbir şey yiyemiyorum,çorba komposto,meyve suyu,helva,belki birkaç şey daha,o kadar..Emmeyi çok zor öğrendi,kayınvalidem çok ısrar etmese ben mamaya başlardım kesin.O kadar zor alıyor ki memeyi,emzirmeye başlamadan strese giriyorum,şimdi yine almayacak,yine ağlayacak diye.Ağladıkça da hava yutuyor,sonra yine gaz..Neyse ki gazı yediklerime dikkat ederek ve şurup içirerek hale yola koyduk sayılır.İlk günler,ilk haftalar öyle zordu ki,hatırlamak bile istemiyorum.Kimseyi görmek istemyordum,tv izlemek,kitap okumak,internete girmek,giyinmek,sokağa çıkmak,alışveriş yapmak,hiçbir şey hiçbir şey istemiyordum.Şimdi daha iyiyim çok şükür.Yine de zor gerçi dün akşam 2'ye kadar ağladı Melis Hanım,bugün de gözünü açamıyor,sürekli uyuyor,bir gözü kapalı diğeri açık emiyor sabahtan beri:))Ben de fırsat bulmuşken yazayım dedim.Bunu saymıyorum,sadece buralardayım demek istedim.Yine geleceğim!

Monday, June 20, 2011

Lohusa Saçması

Senin yüzünden diyor içimdeki ses,bu kadar çok ağlaması senin yüzünden,bu kadar çok gazının olması senin yüzünden,hem sen eğer doğru düzgün beslenseydin daha tombul doğabilirdi..Sen o gün üstüne başına dikkat etseydin,o kadar çok gazı olmazdı,sesi kısılana kadar ağlamazdı,gece yarıları hastane hastane dolaşmazdınız..Becerip sakin olabilseydin eğer o da bu kadar kasılmazdı.
Sonra keşke çok paranız olsaydı,müstakil bir evde otursaydınız,Melis gece ağladığında bir de üst kattakiler alt kattakiler derdine düşmeseydiniz
Sonra kayınvaliden seni çok beceriksiz buluyor olmalı.Altını düzgün değiştiremiyorsun,doğru düzgün emziremiyorsun,neyi nereye koyayım? diye soruyor hatırlamıyorsun.Aklın bir karış havada.
Sonra sürekli ağlıyorsun,üstün başın ter içinde,saçların darmadağın,pasaklı pijamalarla geziyorsun günlerdir.Uykusuzsun, gözlerinin altında mor halkalar var.Serkan artık seni sevmiyordur belki de,ya da daha az seviyordur kesin.
Sonra annen neden bu kadar hasta,keşke yanında o olabilse,çocuğuna o bakabilse..
Sonra herkesin çocuğu en az 6 aylık,seninki neden hala 11 günlük?Ne zaman büyüyecek,ne zaman gülecek?
Sonra zaten bundan sonra hiç,bundan sonra hiç....
Ne sanmıştın hanım?Çocuk sahibi olmayı kızını süslü süslü giydirip,misafirlerden tebrik toplamak,gelenlere süslü şekerler,şerbetler ikram etmek,lohusa pijamalarını ve hamile olduğunu öğrendiğinde aldığın ilk şey olan (ve asla takamadığın)kırmızı tacını kafana takıp şirin şirin gülümeseyen fotoğraflar çektirmek mi?Yanıldın,çok yanıldın..
Şimdi öyle biri olsa ki ben onun yanında sürekli ruh halimden bahsetsem,o sıkılmasa,ama sen böyle yaparsan sütün kesilir demese,sen strese girince çocuk da strese girer demese,bol bol sıvı tüket demese.Ben aklımdan geçen bin tane saçma şieyi söylesem,sürekli geçmişi hatırlıyorum desem,Serkanı çok özlüyorum desem (yanımdayken bile hatta),hayatımın sonuna kadar böyle mutsuz olacakmışım gibi hissediyorum desem,mutsuz olduğum için çok vicdan azabı çekiyorum desem,canım artık hiçbir şey yapmak istemiyor desem,çocuğunu büyütebilmiş herkesi çok kıskanıyorum,benim kızım hiç büyümeyecekmiş gibi gelyo desem,ağla ağla açılırsın dese..Ağlasam ,ağlasam açılsam...

(Canım kızım bu hislerin senle hiçbir ilgisi yok,Sen doğduğun için çok mutluyum,uyurken sana bakıp sürekli şükrediyorum Allaha,seni bize verdiği için,seni çooook seviyorum.Sen öyle güzel,öyle şirin,öyle masumsun ki.Dünyanın en  güzel kızısın,benim en kıymetlimsin.Bunlar inşallah bir gün senin de tadacağın,kadınlığın karanlık,kasvetli ama son tahlilde geçici bir dönemiyle ilgili.Geçecek biliyorum benim minik prensesim)
(Elif Şafak'ın Siyah Sütteki lohusalık  tanımı)

Saturday, June 18, 2011

Hoş Geldin Bal Arısı...


9 Haziran 2011 günü bu dünyaya


Küçük bir kız geldi;


Küçücük bir kız,


'Benim kızım'

Thursday, June 2, 2011

Hayat Gailesi

(Lunar Lacuna adlı blogdan alıntı)


Bugün bundan sonraki hayatımızın ilk günü.Bunu hayata dair umutlarınızı yeşertmek isteyen ulu bir guru edasında söylemiyorum,tamamen gerçek anlamıyla kullanıyorum:))Bebeğimizin doğmasına az kaldığı için annem geliyor şu anda memleketten.Hanım kız doğup annem gidince kayınvalidem gelecek.4 kişi olacağız,o da giderse bir gün kızımız olacak yanımızda hep ,(belki bir de ikinci çocuğumuz).Yani iki kişilik hayatımız bitti dün.
   Serkan'la dün akşam yemeğinden sonra kendimizi Üsküdar'ın ara sokaklarına vurduk,hiç gitmediğimiz yollardan Kız Kulesi'ne indik,bir bankta belim el verdiğince oturup Kız Kulesi'ni,karşı tarafın ışıklarını,genç çiftlere musallat olan çiçekçi çingeneleri izledik,kağıt helva yedik.Bu arada hiç bir çiçekçinin Serkana musallat olmaması içime oturdu,insan hamile olunca çiçeği hak etmiyor demek ki:))Böylece bekarlığa veda ettik.
  Bu aralar hayatımızda neler olup bittiğine dair bir kaç not yazmak istiyorum şimdi.
  •   Geçen cuma öğretmenler için il içi tayin isteme döneminin son günüydü.Okulumu,çocuklarımı çok seviyorum ama evle okul arası çok uzak olduğundan tayin istedim yine.Gerçi Üsküdar'ın puanları yüksek,okullarda da açık yok ama yine de şansımı denedim.Bu yıl ilk defa bir liseye de tayin istedim.Ben İngilizce Öğretmeniyim.Aslında ilköğretim,ana okulu,lise hatta üniversitelerin hazırlık okulunda bile çalışabiliyoruz ama ben okulu bitirdiğim yıl ilköğretime atandım diye kendimi ilkokul  öğretmeni sanıyorum.Bu yıl gözümü karartıp lise yazdım.Güya dün belli olacaktı sonuçlar ama milli eğitimimizin neresi doğru ki?Hayırlısı olsun bakalım
  • Cumartesi bebek arabamızı aldık.Mutluyuz,gururluyuz.
  • Pazar Serkan'ın işyerinden arkadaşı geldi,eşi ve kızıyla birlikte.Kızları bu yıl ilkokula başlayacak.Laf olsun diye Galatasaray İlköğretim Okulunun kurasına katılmışlar ve yüzlerce kişi içinden kızları bu okulda okumaya  hak kazanmış.Durucuk henüz olayın farkında değil ama anne,babası çok heyecanlıydı,biz de çok sevindik.Her çocuk en iyi şartlarda okuyabilse keşke.Ben de çok özendim.İnşallah benim kızım da böyle iyi okullarda okuyabilir.
  • Pazartesi doktor randevumuz vardı.11 hazirana kadar normal doğum olmazsa sezeryan yapacağını söyledi doktor.Her şey yolundaymış,hanımefendinin başı aşağıda,suyu yeterliymiş,kilosu da 3000 gram olmuş.Haftaya salı tekrar gideceğiz.Bu kadar az kaldığına inanamıyorum.
  • Salı Seyseyciğim geldi ve şekerlerimizi,şeker sepetimizi ve altın yastığımızı hazırladık.Bütün gün karın tokluğuna çalıştığı için söylendi Seysey Hanım:)Beni böyle meyveyle,tatlıyla kandıramazsın dedi durdu,5 kuruş vermedim:))))Canım arkadaşım ellerine sağlık,her şey çok güzel oldu.
  • Bugün de annem geliyor.Geçen ay kayınvalidem buradayken bebeğin her şeyini yıkadık ütüledik,hastane bavulu bile hazırladık ama o gittikten sonra ben yine bir şeyler aldım.Artık annemle de onları yıkar ütüleriz.Haftaya da belki kızım gelir.İnşallah!

Wednesday, June 1, 2011

''Bir Film Eleştirmeni Olarak My Little World''

   Uzuuun bekleyişimiz sürmekte..Öyle uzun geldi ki bana bu hamilelik,sanki doğduğum günden beri hamileyim.Neyse ki tünelin sonundaki ışık görünmeye başladı yavaş yavaş.Çocuğu olan herkes,bunlar iyi günlerin dese de hamileliğin ağır sorumluluğunu üstlenmektense bebek büyütmeyi tercih ederim.Tamam çok zor ama eninde sonunda olacak zaten,bir an önce olsun istiyorum artık.Sürekli ;''böyle yatsam rahatsız olur mu,şöyle otursam bir yerine zarar mı veririm,internet demek radyasyon demek girmemeliyim çok,bir fincancık kahve içsem bir şey olmaz heralde'' diye diye kafayı yemek üzereyim zira:)
  Neyse bu bir hamilelik yazısı olmayacaktı ama tutamadım kendimi yine..Geçen hafta izlediğim filmlerden bahsetmek için gelmiştim aslında ben:
          
  • İlki, The Social Network.Bildiğiniz gibi Facebookun kuruluşunu anlatıyor bu film.Filmden aklımda kalanlar:Amerikalılar gerçekten çok hızlı konuşuyor,baştan altyazısız izleyeyim dedim,sonra gururu bir kenara bırakıp altyazıyı açtım,fark ettim ki altyazılara bile yetişemiyorum.Sorun bende mi diye internette bir dolaştım filmden sonra,konuşmaların hızı konusunda herkesin aynı fikirde olduğunu görünce içime su serpildi.Sonra,Harvard Üniversitesi çok da matah bir yer değil.Garip bir yer,lisedeki gibi çok popüler olanlar ve onlara katılmaya uğraşan ezikler var.Bizim üniversitede hiç görmediğim bir şeydi bu, çok şaşırdım.Koca koca insanlar yahu!Bu bakımdan biraz Ferihanın okuluna benziyordu:)Öyle oscarlık bir film gibi gelmedi bana açıkçası.Filmi izleyince ülkemizde sadece İsmail YK'nın facebooku kuruluş amacına uygun kullandığını öğrenmiş oldum.Çünkü herkes eski arkadaşlarını bulmak için kullanıyor ama adamlar sadece kız düşürmek için kurmuşlar siteyi.Bir de Mark Zuckerberg (sakırbörg diye okunuyormuş bu arada)gerçekten iğrenç bir adammış,bariz fikir hırsızlığı yaparak dönmüş köşeyi.Allahından bulsun diyorum kendisine:))
                
  • İkincisi:İncir Reçeli.Afişi çok ilgimi çekiyordu ne zamandır,bir de Facebook'ta artan hayran listesini görünce alayım izleyeyim dedim.Film bir çok filmin harmanı gibiydi,farklı olayım derken iyice başka filmlere benzemiş bana göre. Kızın saç renginin ve  modelinin sık sık değişmesi,çılgın olması ,adamın ağırbaşlılığı bakımından Eternal Sunshine'a (Sil Baştan);mekanların güzelliği,insanların entelliği ,çok güzel müzikler barındırması bakımından Issız Adam'a;taraflardan birinin amansız hastalığı,fotoğraf hikayesi  sebebiyle Aşk Tesadüfleri Sever'e ve çoooook zorlama bir yanlış anlama sahnesiyle dünya üzerindeki tüm romantik komedi filmlerine ve hatta pembe dizilere benziyordu.Haksızlık etmek istemem,güzel müzikleri,güzel insanları,güzel İstanbul'u izlemek çok keyifliydi,akıp gitti,sıkıcı değildi kesinlikle ama sonrasında oturup düşününce çok özgün,çok derinlikli gelmedi bana.

  • Üçüncüsü ise Les Petits Mouchoirs (Küçük Beyaz Yalanlar)isminde bir Fransız filmi.Çok yeni bir filmmiş aslında ama ben hiç duymamıştım,tesadüfen aldım.Dünyanın bütün kültürlerini,insan ilişkilerini,insanların evlerini,yemeklerini merak eden biri olarak Türk ve Amerikan filmleri dışında bir film izlemeyi çok seviyorum.Açık unutulmuş pencereden içeriyi seyretmek gibi (ki bunu da çok severim,eşim sürülkleyerek götürür böyle evlerin önünden:))...Arkadaşlık ilişkilerini sorgulayan bir film ama bunu sıkıcı,boğucu ağır bir biçimde yapmıyor.Tatilde geçen bir film olduğundan çok hafif bir şekilde yapıyor.Tuhaf bir grup arkadaş içlerinden birinin davetlisi olarak yazlığa gidiyorlar,hepsinin hikayesi ilginç ve hepsi ayrı ayrı anlatıldığı için film benim postlar gibi biraz uzun:))tam 2,5 saat sürüyor.Lakin dediğim gibi,sıkıcı değil.Uzuun yaz öğleden sonraları,deniz,güneş,uzun masalarda yenen kalabalık yemekler,keyifli sohbetler,sevimli çocuklar,serin akşamüstleri,tekne gezileri derken vakit uçup gidiyor.Senarist insan psikolojisinden çok iyi  anlıyor,çok güzel anlatmış herkesin ruh halini.Oyuncular da çok başarılı,izlenesi bir film bence.
     Film eleştirilerime burada son veriyorum efendim.Hamilelik yazılarıma ise 2 hafta kadar devam edeceğim kısmetse:))

Tuesday, May 24, 2011

Şükrolsun!

    Şimdiiii,önce geçen hafta neler yaptık bir bakalım.Geçen pazartesi arkadaşım Seysey'le Eminönüne gittik, lohusa pijamasıdır,bebek süsüdür,şekeridir aldık.Şeker sepetimizi,süslü şekerlerimizi kendimiz yapmaya karar verdik ama o gün çok yorulduğumuz için yapmadık,haftaya Seyseyin boş bir gününde yapacağız kısmetse.Eminönü beni çok yorduğu için salı bütün gün evdeydim .
    Çarşamba önce pazara sonra da yüzümü bir hale yola koymak için kuaföre gittim,adama benzedim azıcık şükür.
     Perşembe 19 Mayıs'tı malum.Üniversiteden çok sevdiğim bir arkadaşım ve eşi cuma günü için de izin alıp 4 günlük bir tatil yaratmışlar kendilerine.Perşembe, öğleden sonra onlar geleceği için erkenden kalktık,temizlik yaptık eşimle,sonra ben tatlı yaptım o alışverişe çıktı,yemek hazırladım ve saat 5 gibi geldiler.Yemekten sonra Fethipaşa Korusuna,çay içmeye gittik.Fethipaşa'ya defalarca gittim aslında ama bu kez öyle güzeldi ki...Bahar mevsiminde akşamüzeri gitmemişim demek ki hiç.Erguvanlar,müzik,Boğaz manzarası,çay,sohbet her şey çok güzeldi.Üniversite arkadaşları yoksa okul mu demeliyim çok başka oluyor.Ondan sonra edinilen arkadaşlar,komşular,iş arkadaşları o samimiyette olmuyor sanki.Arkadaşımla da onu konuştuk,okuldayken yerde,gazetenin üsütünde yerdik,şimdi masa örtülü porselen takımlı masalarda yiyoruz ne tuhaf diye.Porselen takımlı masalarda tanışınca insanlar birbirine o kadar içten yaklaşmıyor gibi geliyor bana.Ya da insanına göre değişiyordur belki.Bilemedim bak şimdi:))
    Cuma misafirler gezmeye,Serkan işe gidince ben evde yalnız kalıp ortalığı toparladım,yemek yaptım.Akşam herkes gelip gün boyu yaptıklarını anlattı,ben anneler gibi dinledim:))
    Cumartesi 2 haftadır sabırla beklediğim kontrolümüz vardı.Son gidişimde doktor bebeğin kilosunun olması gerekenden az olduğunu söyledi diye,2 hafta gece gündüz yedim.Hemen kilosuna baktık:Tam 700 gram almış hanım kızım..Bu iki haftalık bekleme süresinde hep aynı şeyi düşündüm,ben şimdi çok yemek yiyeyim,eğer bebek kilo almazsa benimle ilgisi yok der bırakırım ama alırsa demek ki ben şimdiye kadar kötü beslenmişim derim diyordum.Sorun bendeymiş.Üzülsem mi sevinsem mi bilemedim.Şimdi düşünüyorum da saat 8de akşam yemeği yiyip öbür sabah 12de kalkıyordum,aç bırakmışım demek ki bebeğimi.Çok  çok pişmanım.Ara öğünler çok önemliymiş acı bir tecrübeyle öğrenmiş oldum.Konrolden sonra yine bebek arabası arayışımıza devam ettik.Bir tane beğendik ama Serkan Bey,piyasa araştırması yapmadan almayı uygun bulmadı.Sonuçta en uygununun Eminönünde baktığımız araba olduğuna karar verdik.(marka söylemek istemiyorum şimdi,bir deneyelim bakalım iyi midir,kötü mü?Ondan sonra genç hamilelere yardım amaçlı önerilerde bulunacağım.Ama şimdi pek acemiyim.) Pazar kapalı olduğundan alamadık.3 haftalık arayışın ardından bir aksilik çıkmazsa bu cumartesi alacak gibiyiz:))Misafilerimiz cumartesi Büyük Ada'ya gitme gafletinde bulunmuşlar.Vapur çok kalabalıkmış,ayakta gitmişler,dönüşte Kadıköy vapurunu kaçırıp Kabataş'a gitmek zorunda kalmışlar falan eve geldiklerinde saat 10'u geçiyordu ve yorgunluktan bitkin haldelerdi.
  Pazar  kahvaltıdan sonra misafirlerimizi yolcu ettik.Biz de İkea'ya gittik.Hanımefendiye nevresim takımı aldık.Ne zaman doğacak bu kız Allah'ım?Hayır, cidden bilmek istiyorum.Ben de hazırlığımı ona göre yaparım değil mi ama:))
Velhasıl kelam bu aralar iyiyiz çok şükür...

Monday, May 16, 2011

Beklerken...

36.haftadayız resmi kayıtlara göre...40.haftayı beklerken ben,
  • Alışveriş yapıyorum:Serkan'la ne zaman dışarı çıksak bir şekilde bebek eşyaları satan bir mağazaya çıkıyor yolumuz ne hikmetse!Elimi attığım her şey için: 'buna gerçekten gerek var mı?'dese de ağzından girip burnundan çıkıp küçük de olsa bir şeyler alıyorum.Dün saç bandı aldık iki tane,2 tane de alt eşofman ya da pijama öyle bir şey işte.  Bugün Çamlıca e-bebek mağazasına gittik.Her şeyi bir arada bulabileceğiniz büyük,güzel bir mağaza.Çok fazla ürün ve marka seçeneği var.Bizim amacımız bebek arabası almaktı ama kısmet değilmiş.Fiyatlar öyle uçuktu ki inanamadım.Bazı markaların fiyatları gerçekten çok abartılı.2000 liraya bebek arabası alınır mı nidalarıyla o kattan ayrıldık.Üst katlardan biberon,önlük,oyun halısı bir tane de battaniye aldık.2-3 aydır sürekli  bir şeyler alıp dursak da hala eksikler var.
  • Hayal kuruyorum:Doğumu hızlıca ileri sarıp kızımın evde bizimle olduğunu hayal ediyorum,giysilerini giydiğini,yatağında uyuduğunu,güldüğünü,onu kucağıma aldığımı,kokladığımı hayal ediyorum.Yüzünü,saçlarını hayal etmeye çalışıyorum bazen,sonra hemen vazgeçiyorum.Ne çıkarsa kabulüm diyorum.Sonra daha ileri sarıp,büyüdüğünü birlikte yolculuklara çıktığımızı hayal ediyorum.Şimdi böyle hamileyken her yer ne kadar ulaşılmaz..
  • Misafir ağırlıyorum:Çalışmanın insanın hayatını ne kadar düzenli kıldığını izne çıktığımda anladım.Okula giderken her gün aynı saatte kalkıp kahvaltı ediyordum,aynı saatte öğle yemeği yiyordum.Atıştırma saatim bile belliydi,saat 9daki uzun teneffüs.Ama şimdi yattığım saat belli değil,kalktığım saat belli değil.Kahvaltıyı öğle yemeği saatinde yapıyorum,öğün atlamış oluyorum.Her gece yarın sabah Serkan işe giderken kalkıp bir daha yatmayacağım desem de,uyugulamayı  hiç başaramadım.Sonra Serkan giderken kalkıp kahvaltı yapıp geri yatacağım dedim ama o konuda da muvaffak oldum denemez:Temizlik yapmak da istemiyor canım.Ben de dedim misafir çağırayım,böylece erken kalkarım,temizlik yaparım,yiyecek bir şeyler hazırlarım,yorulduğum için erken de yatarım:)Bu vesileyle gündüz ayrı akşam ayrı misafirler çağırıyorum.Hazırlık kısmı biraz yorucu olsa da misafirler gelince bana pek iş bırakmıyorlar.Güzel oluyor vesselam:)
  • Telefonla konuşuyorum: Bunu pek isteyerek yapmıyorum ama bütün akrabalarımız uzaklarda.Her gün annemle,ablamla,kayınvalidemle,eltimle,yakın arkadaşlarımla,ya da 'kız hamile bir arayalım hatrını soralım' diyen uzak arkadaşlarla konuşuyorum.Çenem de pek düşük olduğundan uzun sürüyor biaz.Keşke şu ayrıntı işini biraz azaltabilsem...
  • Kitap okuyorum:.Can Dündar'ın Lüsyen adlı kitabını okudum.Birilerine bir şey önerirken kılı kırk yararım,beklentileri yüksek olmasın,aman bu muydu önerdiğin demesinler diye ama ben bu kitabı çok beğendim.Tarihle ilgili kitapları severim,biyografileri de severim.İlginç karakterler tanımayı,benimkinden çok farklı hayatlar okumayı severim.Bu kitabı da bu sebeplerle sevdim.Tarih konusu biraz eksik.Yani bu kadar olaylı bir dönemde geçen bu kitapta Abdülhak Hamid  Beyin ne zaman ortalık karışsa,sular durulana kadar hep biryerlerde saklanması,ya da bir şekilde olaylardan uzakta,kenarda durması sebebiyle önemli tarihi olaylar hep kısa geçilmiş.Gerçi tarih romanı olma iddiasında değil kitap zaten.Lüsyen'le aralarındaki ilişki ise bana göre anlaşılmaz.Açıkçası tanıyınca Abdülhak Hamid Tarhan'ı sevmedim ama böyle bir insan,böylr bir  hayat,böyle bir ilişki şekli olduğunu öğrenmiş oldum en azından.Can Dündar gerçekten çok emek vermiş,ellerine sağlık.Şimdi Milan Kundera'nın Bilmemek adlı kitabına başladım.Kundera'yı hep duymama rağmen ilk defa okuyorum.Doğru kitapla başlamışım sanırım.Sevdim kendisini.Başka kitaplarını da almak istiyorum kısmetse.
  • Film izliyorum: Zoraki Kral'ı izledim geç de olsa.Aldığı Oscarlar helal olsun diyorum sadece.Onu da çok sevdim (sanırım pek seçici değilim)
  • Ve Korkuyorum:Doğumu düşünmeye korkuyorum.Her gece yattığımda ya şimdi sancılanırsam,bu gece doğrursam diye düşünmekten de korkuyorum.Hiç bir zaman kendimi doğuma hazır hissetmeyecekmişim gibi geliyor.Dua ediyorum hep çok canım yanmasın,dayanabileyim,abuk bi saatte olmasın,mümkünse haftaiçi mesai saatleri içinde doğum yapayım diye:))Allah hayırlı bir zamanda gerçekleşmesini nasip eder inşallah!

Tuesday, May 10, 2011

Tanımlanamayan Uçan Duygular

  • Hamileliğimin 35.haftası içinde bulunmaktayım ve içinde bulunduğum ruh halini anlatmak için en uygun kelime 'melankolik' sanırım.Pek hüzünlüyüm,pek düşünceliyim.
  • Cuma günü doktora kontrole gittim.Gittik değil,gittim.8 aydır çoğu zaman olduğu gibi buna da yalnız gittim.Doktora yalnız ya da eşimle gitmeyi hiç sorun etmemiştim aslında bu aya kadar,yine de etmezdim.3 yıllık evliliğim sırasında hiç bir şey öğrenemediysem tek başıma ayakta kalmayı öğrendim.Çünkü eşim işi söz konusu olduğunda dünyanın en sorumluluk sahibi insanı.İşinin başında olmadığı zamanlar öyle huzursuz oluyor ki,çoğu zaman ona ihtiyacım olsa bile,'senin gelmene gerek yok,ben hallederim gerçekten' falan deyip içi rahat etsin diye dil döküyorum.Bu kez de cumartesiye randevu istedim aslında ama doktor hanım izinliymiş,cuma öğleden sonraya aldım,gittim.
  •  Kendime çok güveniyordum,iyi besleniyordum,yürüyüş yapıyordum,yorulmuyordum falan.Tansiyon,kilo ölçülüp bir iki sohbetten sonra ultrasona geçtik.Doktor hanım,bebeğin gelişimi geriden geliyor falan gibi bir şey söyledi,2000 grammış,normalde 2300-2500 falan olmalıymış.Çok iyi şeyler duymaya öyle alıştırmışım ki kendimi doktoru duyunca afalladım.Moralim çok bozuldu.
  • Sonra NST istedi.Ben aç olduğumu falan unutup armut gibi çıktım NST odasına.Yaşlıca bir hemşire geldi,sarışın.Resmi yerlerde çalışan, orta yaşlı, sarışın kadınlar beni çok tedirgin eder ama etkilenmemeye çalıştım.Bana şuraya yat,falan deyip aletleri göbeğime sabitledi tuhaf iplerle.Sonra da 'tamam' deyip çıktı.Ne tamam anlamadım,zaten leyla gibiydim.Şimdi gelir heralde deyip, düşüncelere daldım:neyi yanlış yaptım da böyle oldu?Beceremedim.El kadar çocuğu beslemeyi beceremedim.Benim yüzümden oldu.'Kurtlar böyle içimi kemirirken,vaktin bayağı ilerlediğini ama hemşirenin hala gelmediğini fark ettim.Odada tek başımayım,NST nedir,ne kadar sürer hiç bilmiyorum,kendimi zorluyorum ama NST  ile ilgili hiç bir sohbeti hatırlamıyorum.40 kere duydum,arkadaşlarımdan,eltimden,ablamdan 'NST'ye girdim,gireceğim' dediklerini ama bir kere bile kulak kabartmamışım,ne kadar sürdü demek aklıma bile gelmemiş.Zaten bebeğim büyüyememiş diye kendimi yerken bir de hemşireye kızdım,'ben şu kadar sonra gelirim desene ,ilk kez mi giriyorsun diye sorsana,sen milyon tane kadına bu salak aletleri takmış olabilirsin ama ben ilk kez girdim şu lanet odaya!İnsan yerine koysana beni,konuşsana,hadi konuşmadın,arada bir kafanı uzatıp baksana şu kapıdan' diye hemşireye söylenmeye başladım.
  •     Sonra gözüm karşı koltuktaki çantama takıldı.'Ah şu çantaya bir ulaşabilsem Serkan'ı arardım, o da hastaneyi arardı,biri gelip bakardı bana diye düşünürken içimden bir ses'Serkan niye gelmedi ki senle?'diye sordu.O soru binlerce kez tekrarlandı,'Niye gelmedi niye,insanın eşinden,çocuğundan büyük önceliği olabilir mi hayatta?Bebeğinden,hem de daha ilk bebeğinden daha önemli ne olabilir,ne?Sorular,sitemler büyüdü,büyüdü,geldi boğazıma oturdu.İçim düğüm düğüm oldu.Ağlamaya başladım.Sonra midem bulandı,en son kustum ve deli gibi bağırmaya başladım:Biri NST odasına bakabilir mi diye inlettim odayı.Sesimi sarışın hemşire teyzeye duyuramamış olmalıyım ki onun yerine temizlikçi bir abla geldi.Mendil falan uzatıp derdimi dinledi, müdahale etti sağolsun,Senin doktorun kim dedi,söyleyince;'Bu kadar yeterli olur 'deyip,NST makinesinden kağıdı çekip koparttı.Elime tutuşturdu.
  • Aşağıya inip doktora gösterdim,kağıdı eline aldı,''çok parlak değil yalnız bu,pek hareket etmemiş''deyince,içimde bir bebek olduğunu ve son yarım saattir,onu hiç düşünmediğimi, kendime,hemşireye,eşime söylenirken,o küçücük bebeği,güzel kızımı aklıma bile getirmediğimi fark ettim,burnumun direği sızladı.Doktor bu sırada kafasını kağıttan kaldırdı,sana ne oldu deyip dehşete kapıldı.Ben tabi ağlaya zırlaya anlattım her şeyi.Doktorumuz dünya tatlısı bir hanım.İki saat rahatlatmaya çalıştı beni,bebeğin kilosunun normalden sadece birkaç yüz gram az olduğunu,bunun hiç sorun olmadığını,benimle alakası olmadığını ,önemli olanın bebeğin şişman değil sağlıklı,akıllı olması olduğunu falan söyledi.Aç olduğumu da söyleyince sen git bir şeyler ye,meyve suyu falan iç,sonra NST kontrolü istediğimi söyle yukarıdakilere dedi.
  • Dışarı çıktım,önce bir fast food restaurantına gidip sipariş verdim,sonra ablamı arayıp,olanları anlattım.Kendisi de 8 ay önce doğum yaptığından bana karşı çok hassas.Sürekli moral verdi,yalnız olmama çok bozuldu.Ablam yemekten sonra çikolata yememi hatırlatınca,kafamın içine tanımlanamayan uçan bilgiler doluştu:NST ,meyve suyu,çikolata,buton..bunları hep birlikte duyduğumu ancak hatırladım.Bu arada Serkan'ı da arayıp,ağzıma geleni saydım;'hemen çıkıyorum' dedi,'gelme,bu ana kadar ihtiyacı  vardı sana,şimdi yok,gelirsen beni göremezsin've daha bir sürü şey(!') sayıp kapattım.
  • Yemekten sonra,çikolatamı da yiyip tekrar hastaneye gittim.Şimdi artık kocasından hırsını almış,bir hemcinsinden haklı olduğunu ve ihtiyacı olan tüm moral cümlelerini duymuş,'NST nedir?Ne kadar sürer?'bilen bir kadındım.Bu güvenle tekrar NST odasına gittim,sarı hemşireyle başbaşaydık yine ,temizlikçi abla söylemiş sanırım ağladığımı.Az önce ne oldu öyle falan deyince biraz da ona köpürdüm.Açıklama yapmaya çalışınca ona da üzüldüm,ben de bebeğimin olması gerekenden küçük olduğuna canımın sıkıldığını falan anlattım, o da bana gelininin 2 ay önce doğum yaptığını,torununun 2,5 kilo doğduğunu hemen  toparladığını,tombik tombik yanakları olduğunu anlattı,gözleri parlayarak.Bebeğin kız olacağını öğrenince 'kızlardan hiç korkma,cimcimeler çok güçlüdür,bişeycik olmaz'falan dedi.Böyle böyle kanka olduk...
  • Bu kez hep konuştum bebeğimle,kızdığıma bakmamasını aslında babasını çok sevdiğimi,onun da  bizi sevdiğini,ama bazılarının diğerlerinden daha çok çalışmak zorunda olduğunu,şimdi yalnız olduğum için biraz canımın sıkıldığını, ama o doğduğunda hep birlikte olacağımızı,birbirimizin en yakın arkadaşı olacağımızı,onu sabırsızlıkla beklediğimizi,çok sevdiğimizi,ona çok güzel ciciler aldığımızı söyledim sakin sakin.Her söylediğime cevap verdi tekmeleriyle,en son özür diledim;az önce onu çok üzdüğüm için.En güzel tekmeyi bunun için attı.
  • Sonucu gösterdim doktora,ha şöyle çiçek gibi bu sefer ki dedi,oturttu beni,uzun uzun konuştu,rahatlattı.21 mayıs cumartesiye randevu verdi,eşim de gelsin diye.Hastaneden çıktım,telefonuma baktım,beyefendi defalarca aramış,aradım,yoldayım geliyorum dedi,parkta oturdum bekledim biraz.Sonra geldi.Surat,sitem,suçlama,acı ve gözyaşıyla dolu bir süreçten sonra balık yemeye gittik.Sükunet içinde balıklarımızı yiyip avare avare dolaşmaya başladık.Özel günleri günahı kadar sevmeyen kocam,her yerdeki Anneler günü ilanlarını görünce,kendini affettirmek için can havliyle bana altın bir kolye aldı.Aslında bu çok sık karşılaşmadığım durum karşısında çok mutlu olurdum ama o an sadece içim burkuldu.İlk Anneler günü hediyemi de böylece almış oldum.Kolyemde içiçe geçmiş bir büyük kalple,küçük kalp var.Serkan büyüğünün kendisi,küçüğünün ben olduğumu söyledi ama yanlış biliyor;büyüğü benim,küçüğü de küçük prensesim.
  • Cuma gününden beriyse aralıksız yiyorum desem abartmış olmam.Geçen gece 4te lavaboya kalktım,kek yiyip süt içtim.O kadar söyleyeyim.Vaktiyle basküle çıkıp oley 70i geçmedim hala dediğim için kendimden nefret ediyorum hatırladıkça...Varsın 100 kilo olayım,bebeğim aç kalmasın da..21 mayısı sabırsızlıkla bekliyorum.İnşallah toparlar minik meleğim...

Monday, May 2, 2011

Hamilelik halleri

   Hamilelik hakkında çok fazla şey söylenir.Hamilelik yaşayan her kadın karşısındakine faydalı olmak istediğinden ya da sırf öylesine konuşmuş olmak için hamileliğinde yaptıklarından,yaşadıklarından, hissettiklerinden ya da neler çektiğinden  uzun uzun bahseder.Hamile değilken bunlar insanın bir kulağından girer ötekinden çıkar.Tıpkı yaşlıların gençlere verdikleri öğütler gibi..Hiçbir faydası yoktur.Ama ne zaman insan hamile olduğunu öğrenir,o gün o eski hamilelere çok haksızlık ettiğini anlar.Bana öyle oldu yani.
   Geçen yıl okulda bir arkadaş hamileydi.Kadıncağızın midesi mi bulandı,hazımsızlık mı yaşadı hatırlamıyorum bile.Aslında kaç defa konuştuk,anlatmıştır kesin.Ama hamile olduğumu öğrendiğim günden beri dünyada tek ben varmışım gibi hissediyorum ben.Herkesin bunları yaşamış olabileceğini aklım almıyor:))Annem de mi yani,babaaannem de mi,resimci de mi,alt komşu da mı?Demem o ki kadın çeşidi kadar çok hamilelik çeşidi var.Yaşamadan anlaşılması mümkün değil.Ama yine de ben bu dönemde yaşadıklarımı oturup düşününce benim de cümlelerim var ey insanlık dedim yazmaya karar verdim:))
1.Korku ve tedirginlik:Hamileliğimin başında bebeğe bir şey olacak diye çok tedirgindim.İlk haftalarda korkudan uyuyamadım bile,uyurken ters bir hareket yaparım diye.Sonra alıştım hattabir kural uydurup kendi kendimi 'her çocuk annesine uyum sağlayabilecek özelliklerle donatılıyordur heralde' deyip rahatlattım.Benim kadar sakar,aceleci,savruk bir kadının çocuğun da Allah çok güçlü yaratmıştır,tutunur benim bebeğim dedim.Tutundu da çok şükür!O kadar yol gidip geldik belediye otobüslerinde sarsıla sarsıla 7,5 ay;sağa sola deli gibi koşturan çocukların içinde nöbet tuttuk ama çok şükür kazasız belasız 32 haftamızı doldurduk.2 haftadır da evdeyiz kızımla.
2.Bu da geçer ya hu:Sonra o malum bulantılar başladı.Hiç geçmeyecek,hayatımın sonuna kadar hiç yemek yiyemeyeceğim sandım.Lokantaların önünden geçerken  içeriye hiç bakmadım,birilerinin yemek yediğini görmek bile midemi bulandırıyordu.Sonra hazımsızlık başladı,davul gibi  şiş hissediyordum ve yediğim hiç bir şeyi hazmedemiyordum.Sadece makarna,pilav,ekmek gibi nispeten kokusuz şeyleri yiyebiliyordum.Katı oldukları için de kabız olup duruyordum.Kayısıdır,sudur derken o da geçti çok şükür.Yani hiçkimse dinlemese bile ikinci kez kaldığımda kulağıma küpe olsun,bu da geçer,hepsi geçer:)))

3.Öğütlerden Kaçış Yok:Hamilelere öğüt vermeye,hayatlarını cehenneme çevirmeye niyetlenmiş, her şeyi bilen koskoca bir güruh var etrafımızda.Baştan anlamazsın.Sevimli sevimli gelip:
-'Süt iç'derler.
-İçiyorum, dersin.Bu sefer başkası atlar:
-sakın çok içme ,kansızlık yapar'
-Yok çok içmiyorum.
-Ama yine de biraz iç
-Kahvaltını düzgün yap
-Yapıyorum,yiyorum öyle zeytin,peynir'.
-Aaa sakın zeytin yeme,tuzludur o,ödem yapar'
-Hızlı hareket etme
-Olur
-Onu kaldırma,yürüme,koşma.
-Çay içme ,
-İçmiyorum
-çikolata yeme
-Yok ben zaten..
-Balık ye
-Yiyorum haftada bir..
-iki kere ye.
-Başüstüne.
-Ceviz ye
-Yiyorum
-Çok yeme.yağlı kilo alırsın.
-Badem yağı sür
-Sürme kıl yapar.Biberiye sür
-Kekik yağı sürsün kekik
-Ölsün bence:)
diye diye delirtirler adamı!
Hamilelik bu yönüyle kayınvalideliğe de benzer bence.Herkes bunalmıştır eminim hamileliğinde herkesin her şeye karışma hakkını kendinde bulmasından,ben böyle olmayacağım demişlerdir belki ama karşısında zavallı,kafası karışmış bir hamile görünce 'Aman yazık zaten kendini yetersiz hissediyodur,hassastır,alıngandır' demeden vuruyorlar abalıya..
     İzne çıkmama en çok bu yüzden seviniyorum etrafımda 'yat,kalk,sürün'diyen kimse yok artık.Gerçi okuduğum bir kitapta:Hamile bir kadının bu nasihatlerden kurtulabilmesi için ıssız bir adada tek başına yaşaması gerekir' diyordu.En son alışveriş merkezinde yaşlı bir teyze,''Allah kurtarsın kızım,az kalmış galiba,sen artık buralarda dolaşma'' deyince yazara hak verdim.Ama kızmadım teyzeye, alışınca insan duymak istiyomuş demek ki ara ara,duygulandım:)) 

     Üç vakte kadar annem ya da kayınvelidem gelip 'emzir,uyut,altınıdeğiştir,gazını çıkart' şeklinde talimatlar yağdıracaklar ama hiç değilse 2 ay rahatım:)) (Ayrıca şunu belirtmek isterim ki yaşlandığımda hiç bir hamileye öğüt vermeyeceğim,her şey ellerinin altında okusunlar öğrensinler,olmadı doktorlarına sorsunlar..ben onlara sadece 'çok güzel oldun sen böyle,aman aman yanaklar da elma gibi oldu falan deyip pışpışlayacağım,psikolojik destek vereceğim her daim:))
 
4.Son aylar bi tuhaf:)İnsan 3.ayı atlattıktan sonra bir havalara giriyor,Çok iyiyim yahu, hamile olduğumu unutuyorum bile falan derkeeeen hop 7.ay geliyor ve sen oturamıyorsun,yatamıyorsun,doğru düzgün nefes bile alamıyorsun..Kendime inanamadım gerçekten;bu kadar dayanıksız olduğumu bilmezdim,nefes nefese kalıyorum iki dakika iş yapsam.Cumartesi günü otobüsle ümraniye'ye gitme deneyimimden sonra korkudan dışarıya adım atmak bile istemiyorum,çok çabuk yoruluyorum artık ben.Hep böyle mi olacağım diye sorup duruyorum kendi kendime,bu kadar halsiz olursam,bebeğe nasıl bakacağım diyorum.Umutsuzluğa düştüğüm noktada, bu da geçer yahu periyoduna geri dönüyorum.Şişmanım da bir yandan amaaan bu da geçer heralde:))

Thursday, April 21, 2011

Kaybolan eşeğini bulmak!

    Daha blog alemine yeni girmişken,2 tanecik yazı yazmışken,aklımda tonlarca fikir varken,bir gün bir baktım 'Bu siteye erişim mahkeme kararıyla engellenmiştir'diyor..hem de benim siteme.'Allah'ım benim mahkemeyle ne işim olur?Yasadışı bi şeyler mi yazdım bilmeden,yoksa yoksa Selçuk Erdemin karikatürünü izinsiz kullandığım için mi?Tabii yaa..ama yoo dostum  yooo' derken aklıma başka bloglara bakmak geldi,önce 'ohh şükür garezi bana değilmiş mahkemenin' dedim,rahatladım.Sonra içime bir karanlık çöktü,ben alışmıştım her gün girip insanların yazdıklarını okumaya,merakla bekler olmuştum..yıkıldım..
   2 gün önce doğum öncesi izne ayrıldım,blogların eksikliğini taa derinlerde hisseetmeye başlamıştım artık.Bugün doruk noktasına ulaştı isyanım,'Ne zaman açacaklar şu blogları?Neden hiçkimse bir şey yapmıyor?Eylem yapsak mesela Taksim'de ama ama karnım burnumda benim.Hem ya polis biber gazı falan sıkarsa,ya koşarken düşersem?'umutsuzca durumu kabullenmiştim kiiii...Allah'ım şükürler olsun geri gelmiş herkes...Çok mutluyum!!!

Monday, February 28, 2011

İçimdeki güç:)

  Normalde (yani hamile olmadığım zamanlarda)kendimi çok sorgulardım..Sadece kendimi de değil,her şeyi herkesi..Bu sakın bilimsel bir merak olarak algılanmasın,hatta bilakis vesvese,kuruntu falan denebilir rahatlıkla:))Neden öyle dedim/demedim?O neden öyle dedi?Neden böyle oldu?Bakınız şu köpecik:)))  
   
Bu aralarsa bi tuhaf güç var içimde..Normalde beynimi yerim, başka hiçbir şey düşünemez olurum birilerine,bir şeylere kızınca..Ama şimdi bir şey beni sürekli teselli ediyor,yol gösteriyor.Bunu kızıma yorasım var aslında,''içimdeki güç ondan başka ne olabilir ki?''diyorum.Sonra aklıma geçenlerde güç bela bitirmeyi başardığım Ye,Dua Et,Sev kitabı geliyor.Kitabı çok sevmesem de, içindeki şuna benzer bir cümle sürekli olarak aklımda:İçimde bana zararlı olabilecek,beni mutlu etmeyecek tek bir düşünceye bile yer yok.Bunu tekrarlıyorum kendi kendime..
Dışa bağımlı insanlardanım ben galiba biraz.Etrafımda birileri olmadan kendimi tastamam hissedemiyorum.Ama bu ara kendime yetmeye çalışıyorum.Geçenlerde nispeten yani tanıştığım,fakat çok vakit geçirip çok kıymet verdiğim bir arkadaşımla tartıştık.Kendimi anlaşılmamış,derdini anlatamamış ve hatta haksızlığa uğramış hissediyordum.Eskiden olsa önce hayata küsüp dünyanın en dertli insanı benmişim gibi, başka hiç bir şey düşünemeden bin kere tartışmamızı tekrar tekrar yaşardım sonra hemen artık kardeş gibi olduğum,hep yanımda olduğunu bildiğim en yakın iki arkadaşımdan birini arardım.Çünkü ikisinin de bana tam da ihtiyacım olan şeyleri söyleceklerini biliyordum,haklı olduğumu başkalarından duymak iyi gelecekti..Ama yapmadım,aramadım kimseyi,İlk kez farklı bir açıdan baktım:ben 28 yaşına gelmiş bir insan olarak hala başkalarına muhtaçken nasıl kendime güvenip dünyaya bana muhtaç bir an getirmeye cüret edebilirdim?İnsan tabii ki bazen kendini çok yalnız ve çaresiz hissedebilir,başkasına ihtiyaç duyabilir ama bu kadar basit bir meseleyi bile kendim çözemezsem,kızımın sorunlarında ona nasıl rehberlik edebilirdim?Kendi içimde sorunumu çözmeliydim, ya da tartıştığım her kimse onunla konuşmalıydım.Kimseye sığınmamalıydım.Öyle de yaptım:))Aramadım  hiçkimseyi,başka meşgaleler buldum kendime;yemek yaptım,bir yerde bir vakitler çok beğendiğim ama hiç yapmadığım bir tatlıyı yapmayı denedim,(güzel oldu üstelik)kitap okudum,radyo dinledim:))iyi geldi..Sakinleştim..
   Her zaman böyle yapabilir miyim bilmiyorum ama bu hamileliğimin ilk sınavıydı,geçtim galiba...
p.s.Aha da buraya yazıyorum artık başkalarının ne dediğine ne demediğine hiiiç kafamı yormayacağım..(Benim güçlü güzel kızım benim seni de hiç üzmeyeceğim ufak tefek şeyler için,sen rahat ol içerde:)))

Saturday, February 26, 2011

Merhaba,

Sürekli hayaller kuran,planlar yapan,planladıklarını gerçekleştiremediğinde (ki bu çok sık olur)hayıflanan,çemkiren,tepinen; 3 dakika sonra yeni planlar yapan,yine hayaller kuran biriyim ben..
   Bütün dünyaya kulak veririm,okurum,izlerim...Çok heveslenirim sonra..Biri güzel bi yemek yapmıştır,ben de yapıcam derim;biri güzel bi şey almışsa ''ben de alıcam'',biri çok güzel bi yere gitmiştir,ben de gideceğimdir kesin:)) Sonra işte bir  bakarım,bu söylediklerimin yarısını bile yapmamışım..Böyle böyle büyüdüm,okudum,evlendim..
   Bloglara ilgim evlendikten sonra yemek tarifleri ararken başladı..Hemen bir ampul yandı kafamda: ''ayyy ben de yapıcam'':))Tabii  bunu da erteledim,2,5 yıl kadar..Çok yakında anne olacağım Allah izin verirse..İşte bu blogu kızım için açtım...Maymun iştahlılık etmeyip, istikrarlı bi şekilde yazabilirim inşallah..Hadi bismillah!!!
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...